Bu zamana kadarki yazılarımızda, stratejik bir hamle söylemek yerine genellemeler ve bakış açısı ile ilerlemeye çalıştık. Bunun nedeni : Her firmanın yapısı farklıdır. Aynı sektörde aynı ürünü üreten iki firma da birbirine benzemezler. Hatta iki işletme sahibinin de bakış açıları aynı olsun. Buna rağmen benzemezler. Tüm bunlara rağmen biz buradan sizlere belirli bir strateji söylediğimiz zaman yanıltmış oluruz.
Bir strateji belirlemek, için aşağıdaki koşullar çok iyi tanımlanmalıdır.
İç müşteri
Dış müşteri
Firma istekleri
Bu koşullar tanımlandıktan sonra gerçek bir strateji belirlenebilir. Bu stratejiye bağlı kalınarak sabırla hareket edilmelidir. İktisatta meşhur olan “ceteris paribus” yani diğer koşullar sabitken başarı sağlanma oranı %100 ‘dür. Ancak, bu stratejiler de belirli periyodlarda değişmelidir. Bunun nedeni de yıllar geçtikçe kuşaklar değişir. Yukarıda saydığımız üç koşul da değişimler meydana gelir. Sektörden sektöre değişkenlik gösteren zaman aralıkları ortalama 5 yıldır. Bu değişimlere de ayak uydurabilen şirketler asırlık firmalar haline gelmektedir.
Bu değişimi doğru yapabilmek için başta yöneticilerin de hangi alanla ilgililerse mutlaka sahada olması gerekmektedir. Çünkü değişim ancak sahadayken hissedilir.
Geçen haftalarda değindiğimiz iş arkadaşı ve şirket tipleri konusundan sonra artık iş arkadaşlarımızın seçilme işlemine geçebiliriz. Basit bir işlem olarak görünen bu süreç aslında birçok ipuçlarını ve püf noktalarını barındırır. Aslını konuşacak olursak. Şirketimizde uyguladığımız her süreç aynı şekilde ipuçlarını ve püf noktalarını barındırır. Bu nedenle her ayrıntısını düşünerek tasarlamak gerekmektedir. Geçen hafta pazartesi yazılarımda yayınladığım Hep beraber yazımda da belirttiğim gibi eğlenceli bir ortam yarattığınız takdirde istenilen hedefi yakalamak elinizde dir. Aynı cümleleri burada da kurmak istemediğim için, sizlerden rica ediyorum o yazıyı mutlaka okuyun. Kendi eğlence arkadaşlarınızı doğru seçmek kadar, yöntemi de önemlidir. Seçtiğiniz yöntem ne kadar doğruysa o kadar doğru sonuç alırsınız.
Birçok iş görüşmesi modelleri uygulanmaya başlandı. Uygulanan modeller piyasalara ve firmalara o tipte iş arkadaşların kazandırılmasına sebep oldu. Sonucu ise, siz nasıl bir iş görüşmesi yaptıysanız; firma ve sektörler o yönde ilerlemeye mahkum oldu. Bir zamanlar, iş görüşmelerinde görüşmeye almadan önce sabır testi diye birçok uygulamalar yapıldı. Seçilecek arkadaşı öyle bir sınadılar ki ne yaparsan yap ses çıkarma demeye getirdiler. Böyle olunca da koyun gibi iş geliştirmekten korkan bir kişilik haline getirdiler. Diğer bir yandan bir odaya soktular, birbirleriyle dövüşmelerini istediler. Böylece birbirlerine karşı saygısız kişilikler gelişmeye başladı. Bu gibi örnekler çoğaltabiliriz. Bu nedenle basit bir iş görüşmesi sadece firmalara değil; sektörlere de zarar vermektedir.
İş arayışında olanları firmalar, eleman yani bir nevi hizmetinde kullanacakları birer şahsiyet gibi gördüklerinden; aynı biçimde iş görüşmeleri yapmaktadırlar. Daha ilk yanlış, bakış açısından kaynaklanmaktadır. Şirketler para kazanmak için, değer üreten kurumlardır. Bir firmada ürün veya hizmet üretiliyorsa, satış gerçekleştiriliyorsa, temizlik vb idari işlerler yapılıyorsa, finansal veriler düzenlenip faturalar kesiliyorsa, Hammadde ve/veya sarf malzemeler alınıyorsa demek ki bunları yapacak uzman kişilere ihtiyaç vardır. Bu kişiler yapacakları işlerde ne kadar uzmansa ve ne kadar iyi yapıyorsa firmalarda o kadar uzun ömürlü ve karlı olacaktır. İşlerinde uzman kişiler, kazançları, sosyal hakları, huzuru ve geleceği için çalıştıklarından daima aranan kişiler olmuşlardır. Bu nedenle de daima işi terk etme riski içerisindedirler. Siz bu kişilere aidiyet duygusunu aşılamanız için, bekli çok klasik bir söz olacak ama iş ortağı olduklarını hissettirmeniz gerekmektedir. İş ortağı demek illa firmanın hissedarı olmakt anlamına gelmiyor. Firmanın dertlerine ve sevinçlerine ortak olmaktan bahsediyorum. Bir firma kazanırken veya kaybederken çalışma arkadaşlarına, maaşı dışında bir kazanç vermiyorsa hata ediyordur. O kişi neden daha fazla kendinden ödün versin ki? Siz firma sahibi olanlara soruyorum… Kazancınızı arttırmayacağını bildiğiniz bir işte, fazladan maliyete katlanır mısınız? Neden katlanmıyorsunuz? Oysa ki sizler iyi bir insan olmanız için, yapacağınız bir ürünün en iyisini yapmanız için, müşterileriniz için her anınızı değerlendirmeniz lazım. Bunun içinde maliyetlerin ne önemi var… Hepinizi duyar gibiyim. Zarar edecek iş yapmayız diyorsunuz. O zaman iş arkadaşlarınızın da birer üretici olduğunu, onların da zamanlarının ve fiziki güçlerinin birer maliyet olduğunu unutmayın. İşlerini iyi yapanları, değer katanları, vaktini gereğinden fazla verenleri, hangi bölüm ve mevkide olursa olsun. Belirli bir kriterleri sağladığı takdirde; firmanız kar etse de etmese de onların verdiği hizmetin karşılığını vermeniz; onların birer iş ortağı olduğunu ve daha iyi yapmaları takdirde daha çok kazanacaklarını hissettirmeniz çok önemlidir.
Sizlerin yapacağı iş görüşmeleri, genel şirket stratejileri ile uyuşmadığı takdirde uygulanacak stratejilerin işe yaraması da mümkün değildir. Bu iş görüşmesini en iyi yapanlar ya tamamen kurum kültürünü benimsemiş nadir şirketler ile tüccar şirketlerdir. Kurum kültürü oluşmuş şirketlerde stratejilere göre alım yapıldığından dolayı bu şekilde amaçsız ve moda olan iş görüşmeleri çok yapılmaz. Tüccar şirketlerde de genelde eleman maliyetinin getirisinden daha çok olması ön planda olduğundan dolayı; isteği net ve bellidir. Onun için maaşı az verebileceği çok mal satabilen bir adam olsun yeter. Bu nedenle onun yapacağı iş görüşmesi de bellidir. Bu görüşmelerde karşınızdakine davranış biçiminiz ve bu davranış biçiminize uyacak elemanların nasıl bir eleman olacağını düşünün ona göre hareket edin. Çünkü yaptığınız görüşme belki son moda bir görüşme tarzı olabilir ama, yapılması gereken işi layıkıyla yapabilecek bir kişiyi seçemez.
Saygılarımla
Bilgehan Bilgin
posta@bilgehanbilgin.com