Tekrar merhaba, bir pazartesi daha buradayız. Gönlümden geçen, her pazartesi burada olmak. Maalesef ki hayatın akışı ve faydalı bir konu ele alma isteği, her hafta burada olmamızı engelliyor. Hayatımda edindiğim doğrulardan biri de : bir üretimi seriye bağlamak, o ürettiğinizin değerini düşürmeye başlar. Çünkü seriye bağlanmış bir iş artık duygudan uzaklaşır. O görev haline gelmiştir. Halbuki seriye bağlanmadan önce zevk alınarak yapılan, eğlenilen bir harekettir. Bu nedenle belki kazancı olmasa bile gelişmeye başlamışsınızdır. Gelişmek sadece maddesel, biçimsel değildir. Manevi olarak huzur, mutluluk ve haz artışı oluşmuştur. Bu size maddi olarak dönecektir. Maddi beklentiler içinde yapıldığında manevi duyguların azaldığı bir sürece gireceksiniz. Çünkü artık yaptığınız hareketler, sizin eserinizden çok maddi karşılık verecek kişinin eseri olacaktır. İşte bu nedenlerden dolayı bu hareketimi, yazdığım yazılarımın hem seri haline getirip duygudan uzaklaştırmak istemediğim için; hem de başkasının eseri olsun istemediğim için arada çok mesafeler bırakmadan yazmaya gayret ediyorum.
Bu haftaki konumuz : Parmak sayısı. Hayatın anahtarı olması gerekirken o kadar çok para ile oynuyoruz ki kimin parası varsa daha çok parmak sahibi olduğunu düşünüyor. Aslında bir bakıma haklı… Parası olduğu kadar parmak satın alabilir. Burada önemli olan parmak sahibinin kendi parmağına verdiği değer ve biçimidir. Öncelikle parmağımız nedir ondan başlayalım. Parmak bizim becerimizdir. Hareket kabiliyetimizdir. Bir elde 5 parmak olabilir. O parmakların her biri, farklı hareketler ile size bir değer katabiliyorsa hareket kabiliyetiniz o kadar artar. Aksi halde kabiliyetsiz bir kişilikten ibaret olursunuz. Birde bu kabiliyetlerin ne işe yaradığı da çok önemlidir. İşe yaramaktan kasıt ne yaptığınız değildir. Yapmak istediğiniz ile yapabildiğinizin uyumudur. Bu uyumu çoğu kez görmezden geliriz. Neden? Ana nedeni önce toplumsal baskıdır. Toplumsal baskı konusuna çok girmeyeceğim. Geçmiş yazılarımı detaylı okumanızı tavsiye ediyorum.
Sizler yapabildiğiniz kadarsınız.
Herhangi bir spor dalını yapabiliyor musun?
Bir müzik aleti çalabiliyor musun?
Herhangi bir tamir aleti kullanabiliyor musun?
Yemek yapabiliyor musun?
Teknolojik aletlerden kaçını ne seviyede kullanabiliyorsun?
Bu yukarıdaki saydığım maddelerin yanlarına daha çok beceri daha yazılabilir.
Bunlardan kaçını yapabiliyorsun?
Bunları hiç yaptın mı?
Size bir kötü haberim bir de iyi haberim var. Öncelikle iyi haberden başlayalım : Bunları yapmak için geç kalmadınız. Her an yapmaya başlayabilirsiniz. Kötü haber ise ; Bunların hiçbirini yapmıyorsanız . Mutsuz olmaya devam edeceksiniz. Parmaksız, her an korku içinde yaşayanlardan biri olma ihtimaliniz çok yüksektir. Bir şirkette çalışıyorsanız atılma korkusundan köle olacaksınız. Hatta belki de oldunuz?
Neden? Kendine güven yok?
Neden? Yapabileceğiniz bir şey yok?
Neden? Çünkü bütün zamanlarınızı lüzumsuz şeylere harcadınız?
Neden? Çünkü size sadece bir şeyde uzman olabilirsiniz diye dikte ettirildi?
Neden? Geleceğinizi de sattınız?
Kötü şeyler söylemiyorum. Bu yazdıklarımın hepsi çok güzel kelimeler. Bakın bunca yıldır, bizlere öğretilen öğretilerden en büyüğü : “bir yere gir ve orada ömür boyu çalış”. Şirketlerde insan kaynakları denilen o saçma bölümlere özgeçmiş okutulurken, dediler ki “az yerde çok çalışanlara dikkat edin. Onlar en iyi kölelerdir. Vurursun ensesine alırsın işi….” Büyüklerimiz dedi ki sabret ”Sabreden derviş muradına ermiş”. Evet de neye sabredeceğiz… Bakın bütün söylenenlerde haklılık payı var. Tabii ki girdiğiniz şirkette bir ömür boyu çalışalım. Hatta yaptığımız işin en iyisini yapmak için uğraşalım. Yıllarca başarılı bir şekilde aynı meslek dalında çalışarak gelişelim ve mutlu olalım. Ayrıldığım nokta zaten burası değil; Biz başarılı olmasak da yerimizde saysak da hatta mutsuz olup başkalarına zarar versek de aynı düşüncede devam ediyoruz. Çünkü bize söylenen öğütleri yanlış anladık… Bir işyerinde mutsuzsan, başarılı değilsen, Bunca yıl aynı yerinde sayıyorsan demek ki yanlış yerde sabrediyorsun. Bu sabır, size ve dışarıya güzel gözükse de farkında olmadan iki taraf da zarar görüyor. Mutsuz ve katma değersiz kişi tarafından yapılan işin daha iyi ve daha az kişiyle yapılması gerekirken yapılamıyor. Bir iş yerinden atılma korkusu yaşıyorsanız; Bir iş yerinde 3 yıldır çalışıyor maddi ve kıdem olarak yükselemediyseniz; yaptığınız iş aynıysa kendinizi sorgulamaya başlayın. O korkunun nedeni zaten parmak sayınızın ya az olmasından kaynaklanır yada parmaksız olmanızdan kaynaklanır.
Bu konuda bana gelen en büyük şikayet : “Bizim giderlerimiz var. Bakmakla yükümlü olduğumuz kişiler var. Bu koşullarda nasıl işi bırakalım“ Bu kadar çok gideri yapmak zorunda mıydın? Araba aldığında sigorta yapıyorsan; Kendi sigortan da parmak sayındır. Sen kendini sigortalatmadıysan hemen sigorta edinmeye başlamalısın. Son zamanlarda moda olan benimde çok hoşuma giden yaşam tarzı var. HAYATI KURTARAN 20 DAKİKA bu yaklaşım biçiminde tek ayrıldığım nokta dakika ile sınırlandırılmasıdır. Bu dakikalar yapılan işe göre ve kişiye göre değişse de çok güzel bir yaklaşım biçimidir. Günlük hayatınızı bölümlere ayırın. Zamanları tamamen şuan sallıyorum. Para kazanmak için 5 saat Uymak için 6 saat karnınızı doyurmak ve diğer ihtiyaçlarınızı gidermek için 1 saat ailenizle vakit geçirmek için 4 saat farklı farklı becerileri yapmak için ise 8 saat = 24 saat bu şekilde zamanları size bağlı olmakla birlikte bir çok farklı uğraşılar edinin. Bu uğraşılar sadece kendiniz için değil; çocuklarınızı geliştirmek için kendinizi geliştirin. Bir spor dalını iyi öğrenin çocuğunuza öğretin. Bir müzik aletini çalmaya başlayın çocuğunuza öğretin. Daha çok örnekler verilebilir. Maalesef bizler bunu yapmıyoruz. İş yeri diye tanımlanan yere gidip günümüzün 10 saatini geçiriyoruz. 8 saat uyuyoruz 4 saat TV seyrediyoruz. Geri kalan 2 saatte diğer ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Bu şekilde yaşayanlar birde borcun içindeyse zaten köleleşmek şaşırılacak bir durum değildir.
Bu haftalık da bu kadar. Hepinize mutlu ve bol parmak kazanacağınız günler diliyorum. Sizlerden gelen mailler için çok teşekkür ederim. Daha çok kişiye ulaşıp bu yazılarımı uyguladığınızı hissetmek gerçekten en büyük zenginlik hepinize çok teşekkür ederim.