SATRANÇ
Kitaptan alıntı;
-(Dr.B.'nin bir gemi yolculuğunda gördüğü Dünya Satranç Şampiyonu Czentovic için) ...profesyonellere özgü bir KURULUKLA davranıyordu. ...Bütün YONTULMAMIŞ varlıklarda olduğu gibi onda da GÜLÜNÇ bir KENDİNİ BEĞENMİŞLİK vardı. ...bir Rembrandt, bir Beethoven, bir Dante, bir Napoleon hakkında en ufak FİKRİ OLMAYAN birinin, KENDİNİ BÜYÜK İNSAN SANMASI aslında o kadar KOLAYDIR ki.
Yazar Hakkında ;
Stefan ZWEIG’in en çok bilinen romanı olan SATRANÇ ‘ı benim için önemli kılan en büyük özelliği yazarın intiharından önce kalem aldığı son romanı olması. Kitabı çözümlediğimde kendi hayatı ile önemli ipuçları içeren bir intihar mektubu gibidir adeta.
Stefan ZWEIG 1881 yılında zengin ve saygın Yahudi bir ailenin oğlu olarak Avusturya’da doğdu. Son derece iyi bir eğitim aldı. Elit bir çevrede yetişti ve Avrupa’nın birçok ülkesinde bulundu.1932 ‘de Almanların Avusturya’yı işgal etmesi ile zor günler yaşayan ZWEIG, karşılaştığı baskılara daha fazla dayanamayarak önce İsviçre, İngiltere daha sonra ABD ve Brezilyada sonlanacak hayatının göçüne zorlandı. Faşizm ve totaliter rejimin dayatmaları, hayatı boyunca inandığı tüm değerlerini, yıktığı gerçeğine daha fazla dayanamayan Zweig 1942 ‘de eşi ile birlikte intihar etti.
Değerlendirme;
Satrancın başkahramanı Mirko Czentovic; cahil, kültürden sanattan anlamayan tesadüfen elde ettiği başarı ile böbürlenen ve karşısındaki insanı psikolojik baskı ile mağlup eden, kibirli kaba bir adamdır. Bu adam NAZİ ‘leri temsil etmektedir. Karşısında son derece kültürlü, satranca gönül vermiş, oyunun inceliklerini anlamış değişik kültürlerden rakiplerine rağmen her birini alt edişi, mutlak gücün hiç bir niteliğe bakmaksızın kontrolsüz bir şekilde sadece ezici galibiyete odaklandığını anlatmaktadır. Gemide herkesin umut bağladığı son rakibi Dr. B karakteriyle adeta Stefan ZWEIG kendisini anlatmaktadır. İyi bir aileden gelmiş, kültürlü, ince ruhlu ve kibardır. Onun gibi sürgündedir. Satrancın tüm inceliklerini bilen Dr.B ile olan karşılaşmasının sonucunu ise özeti okuduktan sonra öğrenebilirsiniz…
İyi okumalar dilerim…
New Yorktan Buenos Aires’e hareket eden bir yolcu vapurunun içerisinde Mirco Czentovic adında dünya şampiyonun da olduğu haberi yayılmış ve bir anda Czentovic herkesin ilgi odağı haline gelmişti. Czentovic’in ilgi odağı olmasının bir nedeni de dünya satranç şampiyonu olmasının yanı sıra hayatında iki cümleyi bir araya getiremeyen, entelektüel bilgisi olmayan biri olmasıdır ve bu nedenle asla konuşmamaktadır. Gazeteciler ve diğer tüm insanlar onun ağzından birkaç cümle sarf ettirmek için uğraşmaktadırlar. Rakiplerinin anlattığına göre Czentovic evrensel bir kültürsüzlük abidesidir ve falso vermemek için sürekli susmaktadır.
Mirko Czentovic ‘nun babası on dört yaşındayken ölmesinden sonra kilisenin papazı kendisini sahiplenmişti, köy okulunda öğrenemediği her şeyi ona öğretmeye çalıştı ancak Mirko harflere anlamsızca bakıyordu ne yaptıysa nafile. Küçük çocuk anlama güçlüğü çekiyordu. Ancak uysal bir çocuktu fiziksel işleri yerine getiriyor papaz ne derse yapıyor akşamları da Jandarma çavuşu ile birkaç el satranç oynayan papazı izliyordu. Bir akşam Jandarma çavuşunun bir yakını vefat ettiğinden gelememişti. Mirko siyah beyaz tahtaya öyle bir bakmıştı ki papaz yanına çağırdı ve oynamasına izin verdi. O an bir mucize gerçekleşti ve Mirko inanılmaz bir şekilde hamle yapıyor ve rakibini sıkıştırıyordu. Papaz o eli ve ardından diğer bütün oyunları kaybetti. Papaz Mirko’nun bu tek taraflı yeteneğini keşfettiği için sevinç duydu hem de bu başarının nereye kadar süreceğinin sınırlarını merak etmeye başladı. Küçük kasabadaki bütün rakiplerini yenen Mirko’nun ünü kısa sürede tüm şehri kapladı. Buldukları bir burs sayesinde Viyanın en ünlü satranç ustası tarafından eğitilecek ve turnuvalara hazırlanacaktı. Mirko yeteneğini şansının da yaver gitmesiyle perçinleştirdi ve kısa sürede tüm şampiyonları yenerek Dünya Şampiyonu oldu. Tüm turnuvalara katılıyor ve aldığı ücretleri biriktiriyordu. Bütün yontulmamış varlıklarda olduğu gibi ondanda kendini beğenmişlik vardı. Böylesine hızla gelen bir başarı böylesine boş bir kafayı sersemletmişti.
Anlatıcı ve arkadaşlarının ilgisini çeken bu ilginç adam Rio ‘ya kadarki 12 gün boyunca daha yakından tanınmaya değerdi. Ancak kendisine tüm çabalara rağmen selam vermek zordu insanlardan kaçıyor ve özellikle göz teması kurmamaya çalışıyordu. Birkaç gün böylede geçti. Anlatıcı çabalarının tam boşuna olduğunu düşünmeye başlamıştı ki aklına arkadaşı Petrol tüccarı MC Cocconor ile güvertede satranç oynamak geldi. Satranç oynarken ister istemez yanlarına gelecek ve böylece kendisi ile konuşmak mümkün olabilecekti. Nite kimde öyle oldu. MC Cocconor hamlesini yaparken yanlarına geldi birkaç hamleyi izledi ve bu oyunu çok basit bulur bir şekilde yüz ifadesi takınarak hızlıca ayrıldı. Bu davranışı anlatıcı ve MC Cocconor ‘u daha hırslandırdı bir haber yollayarak ücreti mukabilinde oyun talep ettiler. Czentovic teklifi hemen kabul etti. Gazeteciler ve yolcular bu satranç müsabakasına ilgi gösterdiler. Czentovic kendinden emin bir şekilde güvertede gördüğü bu acemileri birkaç hamlede alt edeceğinden emin bir şekilde karşılarına geçti. On yedinci hamlede Czentovic ‘e karşı oldukça avantajlı bir duruma geçtiklerini fark etmelerine rağmen hamle yapmaktan korkan iki arkadaş bunun gerçekten avantaja mı dönüşeceğini yoksa Czentovic tarafından onların öngöremediği bir tuzak mı olduğunu tahmin bile edemiyorlardı. Tam hamle yapacakları sırada yolculardan birinin “hayır oynamayın “sesi ile irkildiler. Adam oynamamalarını ve bu elden sonra olacakları kulaklarına fısıldadı ve yapmaları gereken hamleleri söyledi ve o dakikadan sonra oyun kitlendi ve Czentovic taşları dağıttı ve bir tüccar edasıyla,”Beyler bir el daha ister mi?” diye sordu. Mc Cocconor ve anlatıcı oyunun
kaderini değiştiren beyefendiye dönerek “siz oynamalısınız” dediler. Adam “hayır, hayır” diyerek irkildi. Oynayamam ben ne zamandır oynamıyorum dedi ve teşekkür ederek ayrıldı.
Bu gizemli terk edişten sonra hepsinin merakı bu yeni satranç dehası üzerinde yoğunlaştı. Bu ilginç tesadüf yeni bir dehayı mı ortaya çıkaracaktı? Bu adam beklide Czentovic’in şampiyonluğunu elinden alabilirdi. Bu fırsatı neden elinin tersiyle itmişti. Kafalarındaki tüm bu sorulara cevap aramak ve kibirli Czentovic’i alt etmek bütün benliklerini kaplayan bir hırsa dönüşmüştü. Bu adamın Czentovic’i yenmesi iki arkadaşında karşı konulmaz hırsına dönüştü. Mc Occonor arkadaşına adamı ikna etmesini istedi.
***
Anlatıcı, apar topar kaçan bu yabancıyı ilerleyen günlerde gazete okurken buldu ve o şekilde ayrılışından mahcup olan adam hikâyesini anlatmaya başladı.
Dr.B bir avukattı. Babası ile birlikte Viyadaki bir avukatlık bürosunu işletmekteydiler. Klisenin ve Sarayın bazı politik işlerini yürütmeye başlamışlardı ancak Hitler yönetiminin Almanya egemen olması ve Avusturya’yı ele geçirmesinden sonra tutuklanmıştı. Dr.B bir hücreye konulmuştu ve bu hücrede yataktan başka hiçbir şey yoktu. Hiç bir nesne yoktu. Kendisi bir hiçliğe hapsedilmişti. Bu sonsuz hiçliğin içinde kaybolmaya başlamıştı. Sorgulanma dışında hiç kimseyle konuşmamaktaydı. SS subaylarının üzerinde kurduğu psikolojik baskı ve sonsuz yalnızlık arasına sıkışan ruhu artık delilik çizgisine yaklaşmaktadı. Birgün sorgu odasında, bir subay parkasının cebinde kitap olduğunu keşfetti ve onu aldı. Bu bir satranç kitabıydı, yüz elliden fazla oyun çeşidi, taşlar ve yönler anlatılmaktaydı. Hemen onu aldı ve cebine koydu. Odasına geldiğinde hızlıca okudu. Çarşafının damalı desenini katlayarak 64 kare elde etti. Ekmeklerden satranç taşları yaparak oyunları çalışır. Her an bir faklı oyunu çalışır dizer oynar ve sonunda kitaptaki her oyunu defalarca oynamış olur buda ona artık bıkkınlık vermeye başlar her gün aynı boş rutine geri dönmüştür. Bir rakibe ihtiyacı vardır. Kendi kendisinin rakibi olabilir mi? Sorusu aklına gelir ancak bu oyunda hamleleri ve öngörüleri rakip gibi düşünmeği nasıl başaracaktır? Bunu beynini ikiye böler gibi çalıştırabilirse başarabilir. Bu şekilde oynamaya başlar. Artık kendi kendinin rakibidir. Hamlelerini kendisinden bile gizlemektedir. Artık yemek yiyemez olur. Her saniye oyunu ve farklı hamleler ile kendi kendisini nasıl alt edeceğini hesaplar…
Birgün gözünü farklı bir yerde açar. Elinde bir bandaj vardır kıpırdattığında canı acımaktadır. Neler olduğu hakkında hiçbir fikri yoktur. Doktor geldiğinde olanlardan biraz bahseder. Bir sinir krizi geçirmiştir. Odasına çığlıklar attığını işiten bir gardiyan odasına gelmiş ve ve gardiyanı gırtlaklamaya çalışmıştır. Adam kendini son anda kurtarmış ve diğer gardiyanlarla birlikte kontrol altına almak isterlerken ellerinden kaçmış ve cama elini vurması ile birlikte cam koluna geçmiştir. Doktorun anlattıklarını hayretle dinleyen Dr.B şaşkınlıkla karşılar olayları. Hiç bir şek hatırlamadığını söyler. Doktor satranç zehirlenmesi geçirdiğini söyler ve oradan çıkarılması için elinden gelen her şeyi yapacağını söyler. Akli denge etersizliği raporu verir ve oradan çıkmasını sağlar. Doktoru kendisi için saplantıyı dönüşen bu tutkulu oyunu bir daha oynamamasını aksi halde sinir krizinin tekrarlanacağı konusunda kendisini uyarır.
***
İşte bu yüzden kendilerinden kaçtığını anlatır Dr.B, aynı şeyi yaşamamak için... Bir yandan da gerçek bir turnuvada ilk defa yer almak, gerçek bir rakip ile oynamak fırsatı onun için Czentovic ile oynayacağı oyunu karşı koyulmaz kılmaktadır. Evet, oyunu oynayacak ve sonrada sonsuza kadar satrancın adını anmayacaktı. Oyunu oynamayı kabul eder.
Ertesi gün oyun başladı ve hızlı geçen açılış hamlelerinin ardından Czentovic hamlelerini çok ağırdan almaya başladı. Bu Dr.B’yi gözle görülür bir biçimde sinirlendiriyor ve oyun gittikçe gereksiz yere uzuyordu. Czentovic atı oynar oynamaz Dr.B veziri setçe ileri sürer ve “tamamdır”diye bağırır. Bu hamle üzerine Czentovic oyundan çekilir. Evet, Dr. B kazanmıştır. Sonunda gerçek bir rakiple karşılaşıp bir dünya şampiyonunu alt etmiştir.
Czentovic bir el daha oyun oynamak ister. Dr.B zafer sarhoşluğu ile hemen kabul eder. Anlatıcının uyarılarına ve kendisine verdiği tüm sözlerine rağmen içindeki hırsı durduramaz bir kez daha kazanma arzusuna kapılır. Oyun başladıktan sonra Czentovic yine uzun hamlelerini yapar ve bu Dr.B’yi yine sinirlendirir. Ayağını masaya vurmaya başlar. Kendisini kontrol edememeye başlar. Şah Mat diye bağırır ancak ortada şah matlık bir durum yoktur. Bütün taşlar yanlış yerde duruyor diye bağırır. Yine aynı sendromun tekrarladığını anlar ve oradan uzaklaşır.
Mc Occonor “lanet olası herif “
Czentovic ukala bir “Beyefendinin amatör olduğu düşünürse hamleleri hiç de kötü değildi.”