Ülkemizdeki gelişmelerin süreklilik ve hız kazanması maalesef sadece siyasal alanda olmaktadır. Umarım aynı hız ve gelişmeler her alana sıçrayarak bizlere fayda sağlar. Bu yazım çok enteresandır ki hayatımın çok ilginç bir noktasında karşıma çıkan birinin, teklifi üzerine kaleme aldım. Yaklaşık 3 haftadır. yazıyorum. siliyorum. sonuna bir baktım ki şu anki gündemle çok alakalı bir yere geldi oturdu. Ben yazarken çok keyif aldım umarım sizlerde okurken çok keyif alırsınız Uçaklar günlük hayatımıza her geçen gün artarak girmeye devam ediyor. Eskiden sadece yurt dışına giderken kullandığımız bu araçlar, Artık şehirler arası yolculuklarda da hayatımıza girdi. Filmlerde, kokpitlerin içinde onlarca anlamını bilmediğimiz düğmelere gömülmüş pilotların, konuşmalarında tanıdık. Pilotların uçağın seyir halini değiştirmeden özel ihtiyaçlarını giderebilmesi için kullanıldı. Veya yine pilotların, daha uzun sürelerde farklı yerlere uçabilmesi için dinlenme sürelerinin artmasını sağladı. Uçağın bazı verilerinin sabit kalarak, giderlerinin düşmesine veya ölçülebilmesine vesile oldu. Evet bahsettiğimiz konu otomatik pilot uygulamasıdır.
Otomatik pilot uygulaması, Uçakların tekerlekli hali olan otobüslerde kullanıldıktan sonra, artan rekabet koşullarında otomobil üreticileri de bu özelliği eklemeye başladı. Hız sabitleyici olarak adlandırıldı. Bu özel araç sahiplerine büyük kolaylık getirdi. Radar uygulamasında hız sınırını aşmamayı; Araçların daha az yakıt sarf etmesini, sabit bir hızla giderken aracın daha az yorularak motorun ömrünü uzatmasına ve daha kolay istatistik tutarak araç hakkında doğru değerlendirmeler yapılmasına kadar bir çok faydası oldu. Peki bu uygulama uçaklara, otobüslere, otomobillere veya daha bilmediğimiz birçok araca fayda sağladıysa şirketlere uygulansa ne olur? Bu soruyu sormaya aslında gerek yok. Bunu şirketlere uygulamışlar. Ancak bunu uygularken yapılan en büyük hata algı hatası olmuş. Araçlarda kullanılırken kullanıcı tarafından değilde tarafsız 3. Kişiler tarafından kullanıcılara dertlerini ve isteklerini sorarak planlayıp, sadece kullanmalarını istemişler. Şirketlerde ise durum böyle olmamış. Şirketler'de sürecin içinde olan ve bu uygulamayı kurmayı bilmeyen kişilerin, hem nasıl uygulandığını bilmeden hem de sürecin içinde olup bütünü göremeden uygulamaya başlamışlar. Bunun sonucu ise maalesef hüsran olmuş. Ancak bu işi 3. Şahıslara bırakan, dışarıdan tarafsız bir gözle, işin uygulamasını yapabilen birine bıraktıklarında, başarılı sonuçlar çıkarabilen şirketlerde var. Zaten bu nedenle hala özenilen bir sistemdir Kurumsallaşma.
Evet yanlış okumadınız Uçaklardaki otomatik pilotun mantığının aynısıdır. Bir bilgisayar programı vardır. Oraya bir yazılım ile motorun ve uçağın tüm parçalarına komut vererek ne yapması gerektiğini anlatarak, Hangi şartta nasıl yön değiştirmesini sağlar. Hatta bunu o kadar iyi hale getirirler ki oluşabilecek tüm hava ve yol şartlarını tanımlarlar, kendisi tespit eder ve hangi yol ve hava şartında nasıl hareket etmesi gerektiğinin en verimli haliyle hareket eder. Bu şirketler için tabii ki itopik görünebilir ancak değil; Bu kadar uçlara gitmeden önce biz kurumsallaşmayı nasıl tanımlamışız ona bir bakalım. TDK ya göre 1. Kurumsal duruma gelmek. 2. Örgütlü duruma gelmek. 3. Süreklilik kazanmak. Tanımlara bakınca yeniden aynı sorunla karşılaşıyoruz. Sorun yine tanım sorunudur. Tanımda bahsedilen kurumsallaşma aslında birlik oluşturmayı tanımlıyor. Anlatılması veya Uygulanması gereken kurumsallaşma ise bambaşkadır. Evet kurumsallaşma ile örgüt oluşturmak istediğimiz bir gerçektir. Örgütü oluşturmak anlık bir meseledir. Aynı amaç doğrultusunda birkaç kişi bir araya gelirler oluşur. İşte tamda burada başlıyor. Bu örgüt nasıl yürür? Nasıl Büyür? Kurumsallaşma denilen şey iste burada başlar. Kurallar bütünüdür. Bu kurallar bazen bilgisayar programına yazılır. Bu program size tarafsızca sadece koşulların objektif değerlendirmesini yaparak sonuç üreterek ne yapılmasını söyler. Bazen de yazılı olarak aynısı yaparsınız. Kendiniz el yordamı ile kuralları izleyerek sonuca gitmeye çalışırsınız. Bunu insana yani kendinize bıraktığınızda maalesef duygular işin içine girer ve sonucu yanlış da olsa kısa vadede mutlu olacağınız kararlar alırsınız. Peki bunu illaki bilgisayar programı ile mi yapmak lazım. Hayır... Bilgisayar programı bu işi pratik ve çok objektif hale sokar. İnsanın bunu yapması için öncelikle tarafsız olması gerekmektedir. Bu nedenle şirketinizde çok geniş katılımlı kontrol mekanizmaları koymalısınız ki tarafsızlık sağlanabilsin. Buradaki en kritik nokta : Kuralları ve Kontrol mekanizmalarını doğru belirlemek ve doğru uygulamaktır. Bir bilgisayar programında bu kuralları doğru oluşturmazsanız bu da işe yaramayacaktır. Bu bilgisayar programına doğru tanımlama yapıp doğru uygulamazsanız da işe yaramayacaktır. Otomatik pilotun işe yaramasının nedenleri de budur. Belirli kurallar var. Bu kurallara uyan da bir motor parçaları var. Bilgisayar için hiçbir motor veya uçak parçasının önem derecesi yok. Sadece kurallar var. Bu kurallara hangi parçanın, hangi koşulda, nasıl hareket etmesini söyleyen bir yapı var. Peki diyelim ki çok farklı bir sorun ile karşılatık. Bizim kurduğumuz bu yapıda nasıl hareket edeceğimiz yok? Nasıl davranacağız? Bu sorunun cevabı da yine başta söylediğimiz gibi kuralları iyi koymak ile alakalıdır. Yani siz kuralları koyarken sadece o anki durumu değil; Hiç bilinmeyen bir durumda neler yapılması gerektiğini, kuralların hangi koşulda nasıl değişebileceğini veya değişmeyecek koşulların neler olduğunu iyi tanımlamazsanız. Koyduğunuz kurallar gün gelir sizi yoldan çıkartır.
Aslında Kurumsallaşmanın temeli ANAYASADIR. Her şirketin, Ailenin, Topluluğun anayasası olması şarttır. Bu anayasa ister bilgisayar programıyla uygulansın, ister çok geniş katılımlı insan grubuyla uygulansın. Kurallar, kişilerin üstünlüklerine göre değil; işin veya durumun uzun vadeli gereklerine göre koyularak uygulansın ki herkes mutlu olsun. Bu bir şirketse doğru uygulandığında müşterileri, çalışanlar, tedarikçiler ve devlet çok mutlu olur. Bu bir ülkeyse vatandaşlar, komşular ve o ülkede yaşayan yabancılar çok mutlu olurlar. Mutluluklar gelişmenin esas temelidir. Bu nedenle genelde patron şirketlerinin kısa olmasının nedeni yukarıda saydığımız 4 faktörün ( müşteriler, çalışanlar, tedarikçiler ve devlet ) mutlu olmamasından kaynaklanır.
Haftanızın çok güzel geçmesini diliyorum.