Hepinize gönülden selam olsun.
Gündemleri teker teker bitirdik. Seçimleri atlattık. Yılın bitmesine bir bayram kaldı. O kadar çok gündemimiz var ki insan kendi hayatına bakamıyor. Seçim - Politika - Ekonomi - Bayram - Sosyal Medya - Telaş - Telaş - Telaş... Acaba diğer memleketler de böyle mi? Hiç farklı bir ülkede yaşamadım ama bu kadar yoğun gündemleri olduğunu düşünmüyorum. Bu gündemlerin hepsi de bizleri uyuşturmak için atılan bombala olduğunu düşünüyorum. Kafalarımızı bunlarla meşgul edip üretmekten uzaklaştırıyorlar. Bu son kurduğum cümle benim bu toplumdan hala umutlu olduğumu gösteriyor. Yani üretme potansiyeli var ama birileri bizi engelliyor.
Hiçbir zaman yurt dışına taşınmayı düşünmedim. Buradan kaçmayı düşünmedim. Geçen bir arkadaşımla konuşurken, Amerika'ya taşınmayı istediğini söyledi. Bizim toplumdan bıkmış. Oraya giden arkadaşları olduğunu söyledi. O arkadaşları Türkiye'de yaşarken bir mesleği olmasına rağmen; orada kasiyerlik, Tır şoförlüğü vb. farklı işlerde çalıştıklarını ve maddi olarak da çok iyi durumda olduklarından bahsetti. Tam bana göre yanlış bir düşünce olduğunu söylerken, ters istikamette giden bir taksinin ortalığı karıştırdığına şahit olduk. Üstelik haksız olmasına rağmen millete bağırıyordu. Arkadaşımda bende sustuk. Sanırım hayatı birbirine zindan etmek için uğraşan tek toplumuz.
Fabrika ayarlarımız'da hayatı birbirimize zindan etmek var mıydı acaba? Amerika'ya yerleşmeyi düşünen arkadaşım gibi çevremde sık sık duymaya başladığım bir cümle üzerine yazmak istedim size... "ELALEMİ MUTLU EDECEĞİM DERKEN GEBERECEĞİZ. " Elalemi mutlu ederken ölmek ne güzel oldurdu? Bu dünyadan göçerken iyilik yapıyorsunuz! İnançlı bir insana sorsanız. İbadet ederken ölmeyi tercih eder. İyilik yapmak da bir ibadet değil midir? Günümüzde toplum öyle bir yere geldi ki artık herkes birbirinden kaçar oldu. Kimse dert dinlemek istemiyor. Derman olmak istemiyor. Bunun yerine en azından başkalarının dertlerinden uzak yabancı insanlar ile beraber olmak daha huzurlu hissettiriyor. Halbuki Elalemin derdine ortak olmak, beraber dertleri paylaşmak, onu mutlu etmek özünde kendini tatmin ve mutlu etmektir. Biz genelde "mutlu etmek" sözcüğünün arkasında çıkar mekanizmasını çalıştırdığımızdan dolayı mutlu olamıyoruz. Hatta çıkar mekanizması işlese de mutlu olamıyoruz. Çünkü elalem, sonunda zaten biz onu mutlu ettiğimiz için bize yapmak zorunda...! / mı?
Oysa ki atalarımız çok güzel söylemiş : "İyilik yap denize at." Atalarımız bunları söylerken hayat çok yavaş aktığından. İnsanların ihtiyaçları bu kadar çok olmadığından zaman = para olmamış. Şimdi sen adama iyilik yap denize at dersen, küfür etmiş, onu enayi yerine koymuş hissini uyandırıyorsun. Adam kendisine bir mülk aldığında bile başına bir şey gelmesin diye sadaka veriyor. Şimdi o yaptığın yardımın bir anlamı var mı? Bu yardımda bile çıkar kokan hareketler var. "Aman vereyim de başıma bir şey gelmesin"
Demek ki neymiş iyilik yapsak da sonunda farkında olmadan bir çıkar bekliyormuşuz. Bu bu zamanda gayet normal hiç yadırgamıyorum. Sadece Elalemi ama iyilik ile ama başka bir türlü mutlu ederken en büyük çıkarınız kendinizi mutlu hissetmek olursa; En büyük faydayı siz sağlayacaksınız. Siz mutlu hissetmek için Elalemi mutlu edin. El alemi mutlu edin ki mutlu geberin...
Comments